Saygı değer misafirler, hanım efendiler, bey efendiler; Ben de hepinizi saygıyla selamlıyor, sizler gibi güzide bir toplumun karşısında bugün kutlu doğum haftası nedeniyle hitap etme fırsatı veren Cenabı Allah’a sonsuz hamt ve sena ediyor ve sevgili Peygamberimize de Resulüllaha onun ali beytine ,ashabına ,etbaına de selamlar selatü selamlar göndererek sözlerime başlamak istiyorum.

Bildiğiniz üzere dünyada hep devirler bazen karanlık şekilde cereyan etmiş, karanlık devirler gelmiş. Bazen de aydınlıklar yaşanmıştır. Örneğin firavun devri karanlıktır. Hazreti Musa devri aydınlıktır. Aynı şekilde Hazreti İsa devri aydınlıktır. Hazreti Resulüllah gelmeden önce de yine karanlık bir devir dünyada hakim. O zamanki İran Mısır Bizans gibi ülkeler büyük ülkeler tam bir karanlık içerisinde , tam bir cehalet içerisinde boğuşuyorlar. İnsan hakkı diye her hangi bir şey yoktur. Bu zulmet içerisinde işte bir yetim dünyaya geliyor. 20 Nisan 571 yılında bir yetim. Cenabı Allah onu yetim olarak tasvip ediyor çünkü gerçekten yetimdir. Babası doğmadan 2 ay önce vefat ediyor. Daha sonra malumunuz olduğu üzere 6 yaşında da annesini kaybedecek 8 yaşında da esas onu muhafaza eden ona bakan, onu büyüten dedesi vefat edecektir. Dolayısıyla hayatı boyunca yetim yaşayacak. Öyle bir zor yaşayacak ki hayatı, aslında en büyük düşmanlığı ona amcası Ebu Leheb ve Ebu Cehil yapacaklar. En büyük zulmü akrabalarından, yakınlarından görecek. Ama o çocukluğunda Muhammed-ül Emin sıfatını alan Hazreti Resulüllah 25 yaşına geldiğinde malumunuz olduğu üzere Hazreti Hatice ile evlenecek ve 40 yaşında da kendisine Peygamberlik verilecektir. Resulullah geldikten sonra o Kur’anı tebliğ ederken bize gabya inanmayı tebliğ etti, bize eşitliği tebliğ etti, bize adaleti tebliğ etti, bize kadın haklarını insan haklarını hatta hayvan haklarını tebliğ etti. Bize çocuklara nasıl davranacağımızı, bize insanlara nasıl davranacağımızı öğretti. Müftü beyin gayet veciz şekilde söylediği gibi bize tam bir örnektir Peygamber Efendimiz tabi. Peygamber Efendimizin yaşamı Hazreti Ayşe’nin deyimiyle onun ahlakı Kur’an ın ta kendisi idi. Yani Kur’an ı yaşıyordu. Peygamber Efendimiz Kur’an ın yaşanmışı idi. Dolayısıyla bize Peygamberin hayatından çokça örnekler var. İşte Taif’e gidişindeki ayakları kan içinde kalmasına rağmen onlara hala dua etmesi beddua etmemesi. Ben rahmet için gönderildim ben beddua için gönderilmedim buyurması bir Hudeybiye musalahası var ki Hudeybiye anlaşması var ki Uluslar arası anlaşma şah eseridir. Ondan sonra biliyorsunuz Hudeybiye den sonra artık Hayber den başlamak üzere Mekke’nin fethi, Tebuk seferi filan. Hepsi ondan sonra artık zaferlerin müesser olduğu ve bir aşiretten Kureyş oğullarından Haşimi kolundan koskoca bir İslam Devletinin çıktığı devirlere uzanmaktadır. Veda hutbesini söylemeye gerek yok. Orada faizi nasıl reddettiği , kadın haklarından nasıl bahsettiği hepimizin malumudur.
        Onun için bizler Resulullahın hayatını iyi örnek alıp iyi yaşamalıyız. Resulullah bize doğru sözlü olmayı öğretti, Resulullah bize temiz olmayı öğretti emretti. Resulullah bize dedikodu etmemeyi, yalan söylememeyi emretti Resulullah bize. Hülasa mutlu her iki cihanda saadet getirecek bir hayat öğretti. O hayatı da kazanmamızı emretti. Ama bugün baktığımızda durumumuz çokta iç açıçı değil.. İşte İslam dünyasının durumu, işte ülkemizin durumu İslam dünyasının durumunu izah edip sizi yoracak değil. Zaten hepiniz izliyorsunuz ama demin aklıma geldi . Müftü beye de söyledim . Gelin bu kutlu doğum haftasını, gelin bu kutlu doğum kutlamalarını vesile edelim. İlimizde şu anda bütün Türkiye’de olduğu gibi Türkiye’de 2 milyon şu anda Suriyeli göçmenimiz var biliyorsunuz ama ilimizde de 3.300 tane Müslüman kardeşimiz, muhacir var. Yani bir Peygamberin muhacir olarak gittiği Medine’de nasıl karşılandığını bilmiyor muyuz. Biz Peygamberin sandım ki muhacirlere,ensarlara miras çıkılacak dediğini duymadık mı hiç. Ama biz ilimizdeki muhacirlere acaba ne kadar bakabiliyoruz. Muhtemelen bir organize yapacağız inşallah. Bu muhacirlere aynen Resulullah ve ashabın nasıl davrandıysa Medineli ensar nasıl davrandıysa, Mekkeli muhacirlere Peygamberimize ve ashabına veya en azından hicretin 5 yılında Habeş Kralı nasıl davrandıysa , Habeşistan’a göç eden Müslümanlara. Bizde asgari o kadar da davranamaz mıyız. O açıdan inşallah bir organize yapmayı düşünüyorum. Organize yapsak ta yapmasak ta lütfen İslam tarihini biraz tefekkür, biraz tezekkür edin. Biraz da bu muhacirlerimizi düşünmenizi, düşünmemizi , hep birden düşünmemizi öneriyorum.
        Tekrar Allah’ın rahmeti, bereketi üzerinize olsun. Hepinize saygılarımı sunuyorum sağ olun.