Allah razı olsun bende teşekkür ediyorum, ayaklarınıza sağlık. Tabi ki vergi haftası önemli, tabi ki bu haftanız sizin kutlu olsun, mübarek olsun.

Yıl 1881, Atatürk’ün doğduğu yıl. 1981 yılı ne biliyor musunuz. Düyun-u Umumiye İdaresi kuruluyor Osmanlı devletinde ve vergileri artık o müstevli devletler o egemen devletler, o sömürücü devletler toplamaya başlıyorlar. Yani İngilizler, Fransızlar artık kim varsa o zamanın şeyinde Avrupa’nın şey devletleri sömürge, sömürge değil de sömüren devletleri Osmanlıda vergi toplamaya başlıyorlar. Yıl 2014, Allaha şükür vergi haftası kutluyoruz. Bende İl İdaresi Kanunu devletin alacaklarının takip ve tahsili görevini de Vali’ye vermiştir ayrıca. Yani her ne kadar vergi dairemiz vardır, defterdarlığımız vardır, onlar gelirlerimizi toplarlar, muhasebe giderlerimizi harcar ama bunların takip ve tahsili, tahsil ve takibi de Vali’ye görev olarak İl İdaresi Kanunun da verilmiştir.

Şimdi vergi konusunda uzunca bir şey söylemeye gerek yok. Tabi ki vergi kutsaldır. Vergi bizim tarihimiz de zekat olarak vardı, öşür olarak vardı, Cizre olarak vardı, vardı zaten tarihimiz de. Yani, vergi hukuku, maliye bunlar Müslümanlıkla beraber bizim şeyimiz de varlar, Müslümanlıktan önce de varlar. Yani, devletten önce var zaten vergiler. Vergi olayı devletlerden de önce aşiretler de, klanlar da filan da var. Yani o zamanda hizmetlerin, bir takım hizmetlerin yürütülmesi için bir takım vergiler alınıyordu. Ama şu anda Allah’a şükür bizim artık bir hukuk devleti olarak, gelişmiş bir demokratik çağdaş bir devlet olarak hani vergi falanın filanın iki dudağının arasında bir olay değil. Vergiler anayasalarla sınırlandırılmış, yasalarla sınırlandırılmış, belirlenmiş ve o yasalar ölçüsünde vergi memurlarımız vergileri topluyorlar, sizlerde veriyorsunuz tabi.

Ben vergi haftası başladığı an vergi dairesi müdürüne de, defterdarlık görevlilerine de şunu anlattım. Dedim ki, sakın vergi den dolayı kimseyi ezmeyin, üzmeyin, sakın maliye koridorlarında kimseye zulmetmeyin. Ola ki siz yanlışlık yapmışınızdır, sonradan da düzelteceksinizdir ama o an zulüm olur, çok dikkatli davranın demişimdir. Böyle davranmamamız lazım. Çünkü sizler hakkaten kanuni mecburiyet de olsa neticede bir, üretiyorsunuz, ürettiğinizin bir kısmını getirip devlete veriyorsunuz. Yani, mal canın yongasıdır, canınızın yongasını kesip devlete veriyorsunuz. Vergi vermek hakkaten zor bir iştir, İslam da da öyledir. Bizim inancımız da en zor ibadet mali ibadet olan zekat dır, güç dür. Yani, maldan kesip vermek güç iştir, babayiğit işidir, zor iştir. Onun için ben sizleri, vergilerinizi tabi veriyorsunuz. Bizler de sizin vergilerinizle maaşlarımızı alıyoruz, yatırımlarımızı, hizmetlerimizi sizden aldığımız vergilerle biz de yapıyoruz. Yoksa gökten zembille bize herhangi bir güç filan inmiyor. Dolayısıyla esas saygı duyulan kişiler bizler değil sizlersiniz bir. İki, bilesiniz ki defterdar da , vali de, başka bir müdür de hep tepedeki insanlar, at sahibine göre kişner var ya. Tepedeki insanlar nasıl tavsiye ediyorlarsa öyle davranmak durumundalar da ondan iyi davranıyoruz.
        Bakın, biz geçen hafta Valiler Toplantısındaydık. Sayın Cumhurbaşkanımız bizi kabul etti. Sayın Cumhurbaşkanının bütün konuşmaları, aman yetimlere iyi davranın, aman halkı sakın üzmeyin, ezmeyin, sakın kapıda bekletmeyin aman. Şunu dedi. Dedi ki, gidip bir halkın sofrasına bağdaş kuramayan bir Vali, efendim bir yetimi okşayamayan bir Vali benim için şu kadar yatırım yapmış, bu kadar yatırım hiç değeri yoktur. Halkla beraber olabildiğiniz ölçüde iyi Vali’siniz, halkla beraber olamadığınız ölçüde de değeriniz yok demektir bizim için. Şimdi yukarısı böyle bakınca artık devlet görevlileri yani, kimsenin propagandasını yapmak için bunu söylemiyorum. Devlet artık tepe de böyle bakıyor işe. Diyor ki, halka ineceksiniz, halkla beraber olacaksınız, halka zulmetmeyeceksiniz, halkın istekleri zaten ne kadar tepeye yansır orda da ne kadar makes bulursa orda da ne kadar kanuna, yönetmeliğe, mevzuata çevrilebilirse halkın talepleri zaten o kadar demokrasi vardır demektir. Eğer biz tabanın taleplerini yukarıya iyi iletemiyorsak veya yukarının gönderdiği talimatları aşağıya iyi iletemiyorsak biz iyi idarecilik yapamıyoruz demektir. Bu sağlıklı haberleşme haber kanallarının sağlıklı çalıştırılması demektir. Bizim bir görevimiz de budur. Yani, yukarı ne diyor onları size sağlıklı iletmemiz lazım. Siz ne diyorsunuz onları ta Meclis’e yansıyacak şekilde ta Cumhurbaşkanı’na yansıyacak şekilde sağlıklı iletmemiz lazım ki ilişkilerde sağlıklı olsun.
        Ben tabi Çorum’a geldim geleli beş ay oldu. Bu beş ay içerisinde sizin de bana vefkalade güzel ilgi göstermeniz, beni onure etmiş olmanız, bana uğrayıp iltifatta bulunmanız, beni memleketimde sanki yabancı bir yerde değil de kendi memleketimdeymiş gibi ağırlamanız beni de fevkalade memnun etti, mutlu etti. Ha, bu mutluluk ne yapar. Bu mutluluk benimde daha gönüllü, daha içten hizmet yapmamı sağlar. Yani, ben size hizmet etmek için buradayım. Yoksa Vali yani makamda oturup kimseye caka satmak için filan Valilik yapılmaz. Vali hizmet edebiliyorsa Vali’dir.Vali’nin şeyi şeydir, bilir misiniz Vali kelimesinin anlamı veli kelimesiyle aynıdır aslında. Yani, hizmet edersek o koltukta çok kıymetlidir o koltuk. Fakat hizmet yapamazsak o koltukta, o koltuktan bize bulaşacak hiç bir şey yok veya bizim o koltuğa vereceğimiz bir şey yoksa, bizim halka vereceğimiz bir şey yoksa o koltuğun hiçbir değeri yok işte, sıradan bir koltuk.
Onun için hizmet ettiğimiz ölçüde bize değer verin, hizmet etmediğimiz ölçüde bizi uyarın, gelin, devamlı gelin. Yani, buralar sizin bura bizim babamızın malı filan değil. Bura sizin vergilerinizle yapılmış bir Valilik Makamı. Onun için her zaman buyurun gelin, çayımızı için, dileklerinizi söyleyin, isteklerinizi söyleyin, bizim göremediğimiz meseleleri anlatın konuşalım. Burda toplumun meselelerini zaman zaman başkanım gerçekten ortaklaşa konuşmamız lazım. Sizler böylece sadece vergi haftalarında filan değil, ara ara, onbeş de, yirmi de, bir ay da,boş olduğumuz zamanlar gelin. Burda konuşalım ne oluyor ne bitiyor, memleketimiz de ne eksik. Asayiş mesela, zaman zaman bozuluyor diyoruz bunları konuşalım, niye bozuluyor ne yapabiliriz. Bunlar da bizim size bolca ihtiyacımız var açık söyleyeyim. Onun için çokça gelin. Sağolun varolun.
        Şimdi şeye gelince yani, Çorum’un esnafının tavrına davranışına gelince tabi ki siz ahilik geleneğinden gelmiş esnafsınız, siz sıradan bir il değilsiniz. Çorum’da siz tabiî ki büyüğünüzü küçüğünüzü bilen insanlarsınız. Çünkü ahiliği bilen insanlarsınız. Ahilik de biliyorsunuz bir insan bir usta, hem ustadır hem şeyh dir. Ahilik de hem şeyh dir hem ustadır bir adam. Yani, hem hoca olarak bakar o çırak ona, o kalfa hem de usta olarak bakar. Yani, her türlü maddi manevi eğiticisinin o olduğuna inanır. Öyle olduğu içinde tabi ki sayar, sever, o ne dediyse onun sözünden çıkmaz.
        Bir de şey var ki, onu hepiniz benden daha iyi biliyorsunuz. “Papucunu dama atmak” diye bir şey var ki yani, esnaf örgütü papucunu dama atımı o insan artık esnaflık yapamıyor, bitiyor hayatı, ki çok kesin ve güzel kurallar bunlar ve papucunu ne zaman dama atılıyor. Faiş Mal satarsa, hileli mal satarsa, ne biiyim yalan söyler kandırırsa milleti filan o zaman papucunu dama atma diye bir ceza veriliyor. Bunlar çok güzel. Ben buna niye geçtim. Ahilik haftası önümüzde ne zamansa bu sene biraz farklı kutlamanızı istiyorum. Yani, böyle sadece ziyaretle miyaretle değil de fuar açılacaksa fuar açalım, ne biliyim yani ilde de bir takım etkinlikleri illa maliyeti olan etkinlik yapmak şart değil ama farkındalık oluşturacak bir şeyler yapalım mutlaka bu sene ahilik haftasında. Çünkü, dediğim gibi sizin kesim iyi olursa toplumlar iyi demek. Özal buna ortadirek diyordu rahmetli biliyorsunuz. Çok güzel bir tespit ti. Yani, o direk çöktümü yapı çöküyor. Siz ortadirek siniz, mutlaka ayakta durmanız lazım ki yapı ayakta dura. Onun için sizin istekleriniz bizim başımızın üstüne.